Özetle
- 🎩 Hokkabaz
- 📺 Sinema Yerli kanalında, saat 22.00’de
- 🎬 Cem Yılmaz, Tuncel Kurtiz ve Mazhar Alanson’un başrollerinde olduğu; baba-oğul ilişkisi, turne yolculuğu ve hayatın gerçekleri üzerine dokunaklı ve mizahi bir Türk filmi
Cem Yılmaz, Tuncel Kurtiz, Mazhar Alanson ve 2000’ler Türk sinemasının en özel dram‑komedilerinden Hokkabaz bu akşam 22.00’de Sinema Yerli’de ekranda. Haftanın yorgunluğunu atmak için “hem güldüren hem iç burkan” bir film arıyorsan, bu yayın fazlasıyla doğru adres. Cuma gecesi için daha nokta atışı bir seçim zor bulunur.
Bu Akşamın Filmi: Hokkabaz’ın Yolculuğuna Yakından Bakış
Hokkabaz, Türk sinemasının o kendine has, buruk ama sıcak tonunu taşıyan filmlerinden biri. Büyük bir gösteri iddiası olmayan, dev setlerle değil karakterleriyle akılda kalan işlerden. 2006’da vizyona giren film, Cem Yılmaz’ın G.O.R.A. ile zirveye çıkan “komedi yıldızı” kimliğinin ardından bambaşka bir yöne kıvrılışını temsil ediyor. Onun için adeta bir dönüm noktası gibi: daha kişisel, daha içe dönük, mizahı çok daha ince bir yerden kuran bir hikâye.
Merkezdeki İskender karakteri, ilüzyonla gerçeklik arasına sıkışmış bir adam. Sahnede insanları aldatan ama hayatta kendisi de aldanan biri. Babasının gözünde hep “hokkabaz” kalmış olması, mesleğinin kimse tarafından tam ciddiye alınmaması ve belki de en önemlisi, bir türlü hak ettiği değeri bulduğunu hissetmemesi… Bu yönüyle film, Cem Yılmaz’ın komediyi salt “şakaya dayalı bir iş” olmaktan çıkarıp karakter psikolojisine taşıdığı çalışmalardan biri.
Filmin turne yolculuğu, dışarıdan bakıldığında birkaç kasabada yapılan gösteriler gibi görünse de aslında bir hesaplaşma hattı. İskender, çocukluk arkadaşı Maradona ve yıllardır onun yaptıklarını küçümseyen babası Sait’in birlikte çıktıkları bu yolculuk, bir noktadan sonra sahnedeki numaralardan daha gerçek bir yüzleşmeye dönüşüyor.
Ve burada Tuncel Kurtiz’in devreye girdiği anlarda film başka bir seviyeye çıkıyor. Otoriter, sert, sevgisini neredeyse hiç göstermeyen bir baba figürünü o kadar doğal oynuyor ki, repliklerin yarısı bile yoksa o boşlukları mimikleri dolduruyor. Bu yüzden Hokkabaz, Kurtiz’in modern dönem filmografisindeki en hatırlanan işlerden biri hâline geldi. Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson’un varlığı filmi yumuşatırken, Kurtiz’in ağırlığı dengeyi kuruyor.
Hokkabaz Neden Bu Kadar Özel Bir Film?
Cem Yılmaz filmleri arasında Hokkabaz’ın ayrı bir yeri var. Bunda hem tonunun daha dramatik oluşu hem de baba–oğul hikâyesinin Türkiye’de çok güçlü bir karşılığı olması etkili. Birçok izleyicinin, yıllar geçtikçe “en sevdiğim Cem Yılmaz filmi” diye Hokkabaz’a dönmesi boşuna değil. Zaman içinde, ilk izleyişte fark edilmeyen detaylar bile daha görünür oluyor: karakterlerin kırılganlıkları, küçük kasaba insanlarının çekingen mizahı, yan karakterlerin kısa ama iz bırakan dokunuşları.
Film aynı zamanda 2000’ler Türk sinemasının ticari ve nitelikli yapımlarının ortasında duran bir iş. Vizontele, G.O.R.A., Babam ve Oğlum gibi büyük yapımların bulunduğu dönemde, kendine has bir sadelikle varlık gösteriyor. Dev efektler yok, yüksek tempolu aksiyon yok; ama buna rağmen hatırlanıyor. Bunun en büyük nedeni, hikâyenin dramatik çekirdeğinin gerçek bir duyguya yaslanması. Sihir numaraları, gösteriler, turne macerası… Hepsi baba–oğul ilişkisine hizmet eden birer kabuk.
Hokkabaz’ın en hoş tarafı, seyircisini kandırmaya çalışmaması. Filmin tüm illüzyonu, aslında gerçekliğe daha çok yaklaştırıyor. Turnedeki komik olaylar, kasabalarda yaşanan küçük aksilikler, kendi içinde saflığı olan Maradona karakteri… Bunların hepsi hayatın tuhaflığına dair küçük birer numara gibi. Ama filmin en ustaca yaptığı şey, seyirciyi güldürürken aynı anda boğazında bir düğüm bırakması.
- Film, 2000’lerin başlangıcından itibaren yerli gişede yükselen “nitelikli popüler sinema” akımının önemli halkalarından biri sayılıyor.
- Tuncel Kurtiz’in baba karakteri, Türk sinemasında “zor sevilen baba” arketipinin en etkileyici örneklerinden biri kabul ediliyor.
Öte yandan Mazhar Alanson’un varlığı filme bambaşka bir tını ekliyor. Onun o naif, hafif şaşkın ama bir yandan da derinlikli hâli, İskender’in duygusal dünyasını tamamlayan önemli bir parça. Aslında Maradona, filmde vicdanın sesi. Belki de bu yüzden Hokkabaz’ın tonu hiçbir zaman ağırlaşmıyor; o sürekli hafif bir tebessüm bırakıyor.
Filmin popüler kültürdeki yeri de ilginç: Büyük bir “kült klasik” statüsüne ulaşmadı ama yıllar içinde yavaş yavaş değerlenen filmlerden oldu. Bunda televizyon gösterimlerinin payı da büyük. Hokkabaz, her yayınlandığında yeni bir kitleye ulaşıyor ve özellikle Cem Yılmaz’ın dramatik işlerini sevenler için bir referans noktası hâline geliyor.
Bu akşam 22.00’de ekran karşısına geçeceksen, seni hem güldürecek hem de içini hafifçe burkan bir yolculuk bekliyor. Sinema Yerli’nin bu yayını, haftanın en güzel televizyon kaçamaklarından biri olmaya aday.
