Çocuklarımızın mutluluğu için yapamayacağımız şey yok gibi görünüyor. Ancak iyi niyetle sunduğumuz her destek, her af, her “bir kez daha” fırsatı bazen onları hayata hazırlamak yerine hayattan uzaklaştırıyor. Özellikle genç yetişkin çağındaki evlatlarımıza karşı gösterdiğimiz aşırı hoşgörü, onları güçlendirmek yerine zayıflatıyor olabilir. Bu gerçekle yüzleşmek acı veriyor, çünkü hiçbirimiz çocuğumuzu bilinçli olarak zarara uğratmak istemeyiz.
Psikoloji alanındaki araştırmalar, ebeveyn desteğinin genç yetişkinlerin ruh sağlığı için kritik öneme sahip olduğunu gösteriyor. Duygusal olarak sıcak, destekleyici ebeveyn tutumları, gençlerin daha iyi psikolojik uyum ve daha düşük depresyon düzeyleriyle ilişkilendiriliyor. Ancak destek ile müdahalecilik arasındaki fark hayati önem taşıyor. 25 yaşındaki çocuğunuzun her sabah uyanması için onu aramanız, uzmanların aşırı koruyucu veya helikopter ebeveynlik olarak tanımladığı, genç yetişkinin sorumluluk almasını engelleyen bir müdahale örneğidir.
Genç yetişkinler nörobilimsel olarak hala gelişim sürecindedirler. Prefrontal korteks, karar verme ve sonuç öngörme becerisinden sorumlu beyin bölgesi olup, yapısal ve işlevsel olarak ergenlikten sonra da olgunlaşmaya devam eder. Birçok çalışma bu bölgedeki gelişimin 20’li yaşların ortalarına kadar sürdüğünü göstermektedir. Bu bilgi bizi daha hoşgörülü olmaya davet ediyor, ancak sorumluluktan bütünüyle muaf tutmaya değil.
Aşırı Hoşgörünün Görünmeyen Bedelleri
Kira borcunu düzenli olarak ödediğiniz evladınız, gerçekte finansal yönetim becerisi kazanma şansını kaybedebilir. İşyerindeki çatışmalarına doğrudan müdahale ettiğinizde, onun kişiler arası problem çözme becerilerini geliştirmesini zorlaştırabilirsiniz. Her hatayı siz telafi ettiğinizde, başarısızlığın öğretici gücünü sınırlamış olursunuz. Bu örnekler, klinik gözlemler ve ebeveynlik araştırmalarında aşırı koruyucu ya da müdahaleci ebeveynlik stilleri kapsamında sıklıkla tartışılmaktadır.
Harvard Üniversitesi’nden çocuk psikoloğu Dr. Dan Kindlon, aşırı koruyucu ve çocukları sorumluluklardan uzak tutan ebeveynlik tarzlarının, gençlerde daha yüksek depresyon, anksiyete ve kırılgan öz saygı riskleriyle ilişkili olabileceğini ileri sürmektedir. Bu görüşler özellikle klinik ve nitel verilere dayalıdır. Son yıllardaki nicel çalışmalar da aşırı koruyucu ebeveynliğin, üniversite çağındaki gençlerde daha yüksek anksiyete ve daha düşük öz yeterlik ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Paradoksal olan şu ki: onları korumak için yaptıklarımız, bazı koşullarda tam da onları daha kırılgan hale getirebilir.
Ertelenen Yetişkinlik
Gelişim psikoloğu Jeffrey Arnett, 18 ile 29 yaş arasını yükselen yetişkinlik olarak adlandırır. Bu dönem tam olarak ergen sayılmayan ama kalıcı yetişkin rollerinin de henüz tam üstlenilmediği bir ara dönemdir. Modern toplumlarda birçok kişi için gerekli bir geçiş süreci olarak kabul edilir. Sorun, ebeveyn müdahalesi ve yapısal ekonomik zorlukların birleşimiyle, bu geçişin bazı bireylerde 30’lu yaşlara kadar uzamasıdır.
Evinde yaşayan, ekonomik olarak ebeveynlerine bağımlı genç yetişkinlerin sayısı artmıştır; özellikle son yıllarda birçok ülkede bu eğilim gözlenmektedir. ABD’de 18-29 yaş arası gençlerin ebeveynleriyle yaşama oranı, 2020 itibarıyla modern kayıtların tutulmaya başlandığı 1900’lerden bu yana en yüksek seviyeye çıkmıştır. Elbette ekonomik zorluklar, artan yaşam maliyetleri ve değişen iş piyasası koşulları bu durumun önemli nedenleridir. Ebeveyn tutumları da literatürde ek bir etken olarak tartışılmakta; aşırı koruyucu ve bağımsızlaşmayı geciktiren ebeveynlik tarzlarının, gençlerin ayrılma ve bireyleşme sürecini zorlaştırabileceği öne sürülmektedir.
Sınırlar Sevgisizlik Değil, En Derin Sevgidir
Çocuğunuzun düşmesini izlemek kalp parçalayıcı. Başarısızlık acısını çekmesini görmek dayanılmaz. Ama bu acılar, psikolojik dayanıklılık çalışmalarında da vurgulandığı gibi, uygun düzeyde ve yönetilebilir olduğunda gelişimsel zorluklar olarak işlev görüp esneklik ve başa çıkma becerilerini destekleyebilir. Küçük dozlarda yaşanan zorluklar, daha büyük krizlere karşı direnç oluşturabilir.
Sınır koymak, sevgiyi geri çekmek anlamına gelmiyor. Aksine, sevgi ile birlikte özerklik ve sorumluluğu da içeren daha olgun bir ebeveynlik biçimi anlamına geliyor. Ebeveyn-çocuk ilişkilerinde öz kontrol ve sınırlarla birlikte sıcaklığın, hem daha iyi öz düzenleme hem de daha sağlıklı psikolojik uyumla ilişkili olduğu gösterilmiştir. “Seni seviyorum ama kira borcunu artık ödemeyeceğim” cümlesi, “seni sevmiyorum” değil, “sana güveniyorum ve sorumluluk alabileceğine inanıyorum” mesajı taşıyabilir.
Doğal Sonuçların Gücü
Çocuk gelişimi ve pozitif disiplin literatüründe, disiplinin en etkili biçimlerinden birinin, güvenli olduğu sürece, davranışların doğal veya mantıksal sonuçlarıyla karşılaşmasına izin vermek olduğu öne sürülür. Yetişkin çocuklar için de bu prensip, sınırlar bağlamında uyarlanabilir: Zamanında uyanmayan işe geç kalır; bütçesini yönetemeyen ayın sonunda maddi sıkıntı yaşar; sorumluluklarını ihmal eden ilişkilerinde zorluklarla karşılaşabilir.

Bu sonuçlardan çocuğunuzu tamamen korumak, onu hayattan korumak değil, hayatı öğrenme fırsatlarından mahrum bırakmak anlamına gelebilir. Dayanıklılık ve öğrenme araştırmaları, belirli düzeydeki başarısızlık ve hayal kırıklıklarının, uzun vadede başa çıkma becerilerini ve esnekliği artırabileceğini göstermektedir.
Değişim İçin Pratik Adımlar
Eğer kendinizi bu satırlarda tanıyorsanız, değişmek için geç değil. Ancak ani kopuşlar yerine kademeli ve tutarlı bir yaklaşımın daha sağlıklı olduğu, aile terapisi ve ebeveynlik danışmanlığı literatüründe sıkça vurgulanır.
- Netlik getirin: Hangi destekleri ne kadar süre sunacağınızı açıkça belirleyin ve bunu çocuğunuzla paylaşın. Sınırların ve rollerin netliği, hem ebeveyn hem de genç yetişkin için kaygıyı azaltabilir.
- Sorular sorun, çözümler sunmayın: Çözümü hemen vermek yerine, “Bu durumda ne yapmayı düşünüyorsun?” gibi sorular sormak, problem çözme ve karar verme becerilerini destekler. Bu yaklaşım, özerklik destekleyici ebeveynliğin temel bir unsurudur.
- Duygusal destek verin, maddi çözüm değil: “Bu gerçekten zor görünüyor, sana inanıyorum” gibi cümleler, öz yeterlik algısını destekler. Öz yeterliğin, hem ruh sağlığı hem de işlevsel başa çıkma için koruyucu bir faktör olduğu çok sayıda çalışmada gösterilmiştir.
- Başarısızlığı normalleştirin: Kendi hatalarınızdan ve bunlardan nasıl öğrendiğinizden bahsetmek, genç yetişkine başarısızlığın gelişimin doğal parçası olduğunu gösterir. Hata yapmanın öğrenme fırsatı olarak görülmesi, büyüme odaklı zihniyet ile ilişkilidir.
- Küçük adımlarla ilerleyin: Tüm destekleri birden kesmek yerine, hangi alanda sorumluluk alabileceğini birlikte değerlendirip oradan başlamak, hem ilişkiyi korumaya hem de uyumu kolaylaştırmaya yardımcı olabilir.
Büyükanne ve Büyükbabaların Rolü
Eğer torunlarınızın ebeveynleri bu konuda zorlanıyorsa, sizin rolünüz önemli olabilir. Aile sistemleri kuramı, geniş aile üyelerinin ebeveynlik süreçlerini hem zorlaştırıcı hem de destekleyici yönde etkileyebileceğini vurgular. Bu nedenle kuşaklar arası çatışma yaratmadan, ebeveynlerin otoritesini zayıflatmadan destekleyici bir yaklaşım önemlidir.
Torunlarınıza karşı da aynı dengeyi kurmaya çalışmalısınız. Onları zaman zaman şımartmak ilişkisel açıdan keyifli olabilir, ancak sürekli olarak sorumluluklarından kaçabilecekleri bir sığınak haline gelmek, uzun vadede onların öz yeterlik ve sorumluluk duygularını zayıflatabilir. Sizin kuşağınız muhtemelen daha sert koşullarda büyüdü; bu deneyimi yargılamadan, yumuşak ama kararlı bir şekilde paylaşmanız, genç kuşaklara perspektif sunabilir.
Kendi İhtiyaçlarınızı Korumak
Yetişkin çocuğunuza sürekli maddi ve duygusal destek sağlarken, kendi emeklilik planlarınızı, sağlığınızı ve refahınızı ihmal ediyor olabilirsiniz. Aile ekonomisi ve yaşlanma literatürü, ebeveynlerin yetişkin çocuklarını uzun süreli maddi olarak desteklemelerinin, ebeveynlerin kendi finansal güvenliklerini olumsuz etkileyebileceğini göstermektedir. Kendi yaşamınızı yaşamak, bencillik değil, sağlıklı sınırların ve öz bakımın bir göstergesidir.
Psikoterapi alanında Stephen Karpman’ın tanımladığı Drama Üçgeni modelinde, kişilerarası ilişkilerde kurtarıcı, kurban ve zorba rolleri tanımlanmıştır. Sürekli kurtarıcı rolünde kalmak, karşınızdaki kişiyi de sürekli kurban pozisyonunda tutabilir. Bu tür tekrar eden rol dağılımları, hem ebeveynin tükenmişlik yaşamasına hem de yetişkin çocuğun sorumluluk almada zorlanmasına neden olabilir.
Güven İlişkiyi Güçlendirir
Çocuğunuzun yetkin bir yetişkin olabileceğine güvenmek, ona verebileceğiniz en büyük hediyelerden biridir. Bağlanma ve özerklik araştırmaları, ebeveynin çocuğun kapasitesine duyduğu güveni ileten tutumlarının, genç yetişkinin özgüveni ve psikolojik uyumuyla olumlu ilişkili olduğunu göstermektedir.
İlişkiniz bu süreçte geçici olarak gerginleşebilir. Sınırlar ilk kez netleştiğinde, genç yetişkin bunu reddetme, öfkelenme veya “artık beni sevmiyorsun” şeklinde yorumlama eğiliminde olabilir; bu tür tepkiler, ayrılma ve bireyleşme sürecinin doğal bir parçası olarak tanımlanır. Ancak zamanla, birçok genç yetişkin ebeveynlerinin koyduğu sınırların altında yatan niyeti daha iyi anlayıp takdir etmeye başlayabilmektedir.
Hoşgörü ve destek, sevgili ebeveyn, çocuğunuzun her hatasını görmezden gelmek değildir. Gelişim psikolojisi perspektifinden bakıldığında, gerçek hoşgörü; onun hata yapma hakkını tanımak ama aynı zamanda bu hatalardan öğrenmesine izin vermektir. Gerçek destek ise, sürekli kurtarmak değil, düştüğünde kendi başına kalkabileceğine inanmak ve bu süreçte yanında, ama yerine geçmeden durmaktır. Bu yolculuk kolay değil, ancak çocuğunuza verebileceğiniz en değerli miraslardan biri, kendi hayatının aktif öznesi olabilme becerisidir.
İçerik Listesi
