Bir gün dönüp baktığınızda, her şeyi sizinle paylaşan, sevinçlerini coşkuyla anlatan çocuğunuzun yerinde sessiz, odası ile mutfak arasında mekik dokuyan, tek heceli cevaplar veren bir genç buluyorsunuz. Sabah kahvaltıda “Nasılsın?” diye sorduğunuzda aldığınız “İyi” cevabı, aslında hiçbir şey söylemiyor. Gözlerindeki o uzaklık, sanki aranıza görünmez bir duvar örülmüş gibi. Bu durum, Türkiye’deki ailelerin önemli bir kısmında ergenlik döneminde gözlemlenen yaygın bir gerçeklik.
Ergenlik, beynin yeniden yapılandığı, kimlik arayışının doruğa ulaştığı bir fırtına dönemi. Çocuğunuz duygularını paylaşmıyorsa, bunun nedeni sizi sevmemesi ya da güvenmemesi değil. Prefrontal korteksin henüz tam gelişmemiş olması, duygu düzenleme mekanizmalarının olgunlaşma sürecinde olması, ergenleri kendi iç dünyalarında adeta esir tutuyor. Kızınız odasında sessizce ağlarken ya da oğlunuz kulaklıklarıyla saatlerce müzik dinlerken, aslında kendi duygusal kaoslarıyla baş etmeye çalışıyor.
Ancak işin bir de toplumsal boyutu var. Türk aile yapısında “büyüklere saygı” ve “söz dinleme” kültürü baskındır; çocuklar duygularını ifade etmenin “ayıp”, “saygısızlık” ya da “zayıflık” olarak algılanabileceğinden korkabilir. Özellikle erkek çocuklara “Erkek adam ağlamaz”, kız çocuklara ise “Kızlar ağlamaklı olmaz” gibi toplumsal mesajlar verildiğinde, duygusal ifade yeteneği sınırlanır.
Neden Artık Sizinle Konuşmuyor
Belki geçmişte bir kez açıldığında yargılandığını hissetti. “Böyle şeyler için üzülünmez ki”, “Bunlar yaşında normal”, “Bizim zamanımızda…” gibi cümleler, ergenler için duygusal kapıları çarparak kapatmak anlamına geliyor. Ergenlerin ebeveynleriyle duygusal konuları paylaşmama nedenlerinden biri sıkça anlaşılamama korkusu olarak belirtilir.
Bazen de sorun, dinleme şeklimizde. Çocuğunuz konuşmaya başladığında hemen tavsiye bombardımanına tutuyorsanız, hemen çözüm önerileri sıralıyorsanız ya da telefonunuza bakmaya devam ediyorsanız, mesaj çok net: “Senin söylediklerin önemli değil.” Ergenler çözüm istemez öncelikle; anlaşılmak ister.
Büyükanne ve Büyükbabaların Kritik Rolü
İşte tam burada devreye girebilecek sihirli bir köprü var: büyükanne ve büyükbabalar. Ebeveynlerle yaşanan gerginlik dönemlerinde, torunlar sıklıkla büyükebeveynlerine daha kolay açılır. Neden? Çünkü büyükanne ve büyükbabalar genellikle yargılamaz, disiplin sorumluluğu taşımaz ve dinlemeye daha fazla zaman ayırabilir. Sabır tankleri daha dolu çünkü artık günlük hayatın stresini taşımıyorlar.
Ancak bu köprünün sağlıklı çalışması için ebeveynlerin büyükebeveynlere güvenmesi ve onları otoritelerini baltalayan değil, destekleyen bir unsur olarak görmeleri gerekir. Büyükanne “Annen haklı aslında ama…” diyerek başladığı her cümle, köprüyü güçlendiriyor. “Annen hiçbir şey anlamıyor” dediğinde ise yıkıyor.
Duygusal Bağı Yeniden Örmenin Pratik Yolları
Sabah erken saatlerde ya da geç akşam, yan yana yürüyüşler mucizeler yaratıyor. Göz göze gelmenin baskısı olmadan, yürürken konuşmak ergenlere güvenli bir alan sunuyor. “Sana bir şey soracağım” demek yerine, “Bugün okulda bir şey yaşadım, seninle paylaşabilir miyim?” diyerek kendinizden başlayın. Kendi kırılganlığınızı gösterdiğinizde, karşınızdaki insan da kendini güvende hissediyor.
Sessizliği doldurmaya çalışmayın. Çocuğunuz yanınızda sessizce otururken, o anı bozmadan birlikte olmayı öğrenin. Bazen varlığınız, sözcüklerinizden daha güçlü bir mesaj taşıyor: “Sen ne halde olursan ol, buradayım.”

Günlük Hayatta Uygulanabilir Teknikler
- Aktif dinleme pratiği: Çocuğunuz konuşurken her şeyi bırakın. Telefonu ters çevirin, televizyonu kapatın, yüzüne bakın. Söylediklerini kendi cümlelerinizle tekrar edin: “Anladığım kadarıyla arkadaşının tavrı seni incitti, öyle mi?”
- Duygulara isim verin: “Kızgın görünüyorsun” yerine daha nüanslı kelimeler kullanın: “Hayal kırıklığına uğramış gibisin”, “Endişeli görünüyorsun”, “Bunalmış hissediyor olabilir misin?”
- Sorular sorgulama değil, merak olsun: “Neden böyle yaptın?” yerine “Bu durumda ne hissettin?” ya da “Sence ne oldu?” diye sorun.
- Paylaşım ritüelleri oluşturun: Haftada bir kere birlikte film izleme, pizza yapma ya da sadece çay içme geleneği, duygusal bağ için düzenli bir kanal açıyor.
Ebeveynlerin Kendi Duygusal Dünyasıyla Yüzleşmesi
İşin zor tarafı şu: Çocuğunuzun duygularına gerçekten ulaşabilmeniz için önce kendi duygusal yaşamınızla barışık olmanız gerekiyor. Eğer siz stres, öfke ya da hayal kırıklığı yaşadığınızda bunu bastırıyor, görmezden geliyor ya da başkalarını suçluyorsanız, çocuğunuza sağlıklı bir duygusal model sunamıyorsunuz demektir.
Duygusal zekası yüksek ebeveynlerin çocuklarının ergenlik döneminde daha az davranış problemi gösterdiği ve daha iyi uyum sağladığı gözlemlenmiştir. Kendi duygularınızı tanımlayıp ifade etmeyi öğrendiğinizde, evinizde “duygular konuşulabilir” mesajı vermiş oluyorsunuz.
Profesyonel Yardım Ne Zaman Gerekli
Bazen kopukluk o kadar derinleşir ki, ailenin kendi başına köprüyü onarması zorlaşır. Aile çatışması önde gelen tetikleyici olarak tanımlanırken, eğer çocuğunuz okul başarısında ciddi düşüş yaşıyorsa, sosyal çevresinden tamamen kopmuşsa, uyku ve yeme düzeninde radikal değişiklikler varsa ya da kendine zarar verici davranışlar sergiliyorsa, mutlaka bir çocuk psikologundan destek alın. Bu konuda utanılacak bir şey yok; aksine sorumluluk almak anlamına geliyor.
Aile terapisi, özellikle iletişim kopukluğu yaşayan aileler için son derece etkili bir yöntemdir. Tarafsız bir uzmanın rehberliğinde, her aile üyesi kendini güvenli bir ortamda ifade edebilir ve yılların birikimiş yanlış anlamaları çözülebilir.
Her Zaman Bir Yol Var
Şu anda ne kadar umutsuz hissediyorsanız hissedin, duygusal köprülerin onarılamayacak kadar yıkıldığı bir nokta yok. Beyin nöroplastisitesi sayesinde, her yaşta yeni bağlantılar kurulabilir, yeni iletişim şekilleri öğrenilebilir. Bugün başladığınız küçük bir değişiklik, belki sadece “Seni dinliyorum” demek ya da yargılamadan bir soru sormak, zamanla kar topu etkisi yaratabilir.
Çocuğunuzun sessizliği, sizden uzaklaşmak istemesi değil; kendini anlatmayı henüz öğrenememiş olması. Siz kapıyı açık tuttuğunuz, ışığı yaktırdığınız sürece, er ya da geç o kapıdan içeri girecekler. Belki bugün değil, belki yarın değil ama sabır, tutarlılık ve koşulsuz sevgiyle o gün mutlaka gelecek. Evladınızla aranızdaki mesafe, aslında sizin onu ne kadar özlediğinizi hatırlatan bir fırsat. Ve bu fırsatı değerlendirmek için asla geç değil.
İçerik Listesi
