Birçok büyükanne ve büyükbaba, kendi yetiştikleri dönemin kurallarıyla büyümüştür: Duygular açıkça konuşulmaz, gözyaşı zayıflık işaretidir, çocukların “dayanıklı” olması gerekir. Bu nedenle dört yaşındaki bir torunun “Kızgınım!” demesi, bazı büyükanne-büyükbabalar için uygunsuz bir davranış olarak algılanabilir. Ancak çocuk gelişimi literatürü, duyguların adlandırılmasının sağlıklı duygusal düzenleme gelişimiyle ilişkili olduğunu vurgular. Öte yandan küçük çocuklar henüz duygusal kelime dağarcıklarını geliştirme aşasındadır. İki ile beş yaş arası çocuklar genellikle hissettiklerini davranışlarla ifade eder: Huysuzluk çoğu zaman yorgunluk veya hayal kırıklığı, sessizlik rahatsızlık veya çekingenlik, aşırı hareketlilik ise heyecan ya da endişe belirtisi olabilir. Bu durumda ortaya çift taraflı bir iletişim engeli çıkar.
Beyin Biliminin Gösterdiği Gerçek
Nörobilim araştırmalarına göre, duygusal düzenleme, dikkat kontrolü ve planlama gibi yürütücü işlevlerden sorumlu prefrontal korteksin gelişimi çocukluk boyunca devam eder. Temel işlevler ilk yıllarda hızla olgunlaşsa da tam olgunlaşma genç yetişkinliğe dek uzanır. Bu, küçük çocukların yoğun duygular yaşadıklarında bunları yetişkinler kadar iyi düzenleyemediği anlamına gelir. Büyükanne ve büyükbabaların bu gelişimsel gerçeği anlaması, torunlarına karşı daha empatik yaklaşmalarını sağlar.
Ayrıca, duygusal olarak duyarlı ve tutarlı bakım ilişkilerinin, oksitosin düzeyleri ve güvenli bağlanma ile ilişkili olduğuna dair bulgular vardır. Büyükanne Zehra’nın torunu ağladığında “Ağlama, büyük çocuksun” demesi yerine “Üzgün görünüyorsun, ne oldu?” demesi, çocuğun duygusunun görüldüğü ve kabul edildiği bir ilişki deneyimi sunar. Bu tür duyarlı tepkilerin uzun vadede daha iyi duygusal düzenleme ve güvenli bağlanma ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Duyguları Tercüme Etmenin Pratik Yolları
Büyükanne ve büyükbabalar için en etkili strateji, gözlem yapmayı öğrenmektir. Torununuz oyuncaklarını fırlatıyorsa, bu sadece “yaramazlık” değildir; çoğu zaman açlık, uyku ihtiyacı, rutin değişikliği veya sosyal stres kaynaklı bir zorlanmanın işareti olabilir. Davranışın, altta yatan ihtiyacın sinyali olarak ele alınması, çağdaş çocuk psikolojisi ve gelişimsel pedagoji yaklaşımlarında temel ilkelerden biridir.
Duygusal Ayna Tekniği
Çocuk psikolojisinde “duygusal yansıtma” ya da “yansıtıcı dinleme” olarak adlandırılan bu yöntem oldukça güçlüdür. Torununuz sinirli görünüyorsa, “Sanırım şu anda biraz kızgınsın, öyle mi?” diye sormak, çocuğun hem duygusunu adlandırmasına hem de anlaşıldığını hissetmesine yardımcı olur. Bu basit cümle, çocuğa “Duygularım normal ve kabul görüyor” mesajı verir. Ebeveyn ve bakımverenlerin çocukların duygularını yansıtmasının, çocukların duygusal farkındalık ve düzenleme becerilerini desteklediği gösterilmiştir.
Beden Dilini Okuma Becerisi
Küçük çocuklar sözel iletişimden çok beden diliyle konuşur. Gözleri kaçırıyorsa çekiniyor olabilir, ellerini sıkıyorsa endişeli olabilir, size dokunmaya çalışıyorsa bağlantı kurmak istiyor olabilir. Çocukla göz hizasına inmek, yumuşak ses tonu ve açık beden dili kullanmanın, çocukların kendilerini daha güvende hissetmeleri ve işbirliğine daha açık olmalarıyla ilişkili olduğu gözlemsel ve klinik çalışmalarda belirtilmektedir. Büyükbaba Mehmet’in torunu Ali’nin yanına çömelip göz hizasına gelmesi, ayakta durarak konuşmasından çok daha etkilidir.
Kuşak Farkını Köprüye Dönüştürmek
Birçok büyükanne-büyükbaba “Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu” diyerek savunmaya geçer. Ancak bu tutum duygusal mesafeyi artırabilir. Bunun yerine merak etmek daha yapıcıdır: “Torunumun duygusal ihtiyaçlarını nasıl daha iyi anlayabilirim?” sorusu, yargılamadan öğrenmeyi mümkün kılar. Açık ve merak odaklı tutumun, kuşaklar arası çatışmayı azalttığına dair nitel çalışmalar mevcuttur.
Günümüz ebeveynlik yaklaşımları içinde “duygusal koçluk” kavramı önemli bir yer tutar. John Gottman, bu yaklaşımı ebeveynlerin çocuklarının duygularını fark etmesi, kabul etmesi ve bu duyguları yönetmelerine rehberlik etmesi olarak tanımlar. Duygusal koçluğun, çocuklarda daha iyi sosyal beceriler, daha az davranış problemi ve daha iyi akademik uyumla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Büyükanne ve büyükbabalar da bu yaklaşımı benimsediğinde, torunlarıyla kurdukları bağ dönüşebilir.
İletişimi Güçlendiren Günlük Uygulamalar
Teorik bilginin pratiğe dönüşmesi için günlük hayatta uygulanabilir stratejilere ihtiyaç vardır. Basit oyunlar, küçük ritüeller ve sessiz anlar, torunlarınızla aranızdaki duygusal bağı güçlendirecek araçlar sunar. Bu uygulamaların her biri, çocuğun kendini güvende ve anlaşılmış hissetmesine katkıda bulunur.

Duygu Kartları Oyunu
Mutlu, üzgün, kızgın, şaşırmış yüz ifadelerini gösteren basit kartlar hazırlayın. Torunuzla birlikte “Bugün nasıl hissediyorsun?” diye sorun ve uygun kartı seçmesini isteyin. Yüz ifadeleri ve duygularla ilgili oyunların, okul öncesi çocukların duygu tanıma ve duygusal kelime dağarcığını geliştirdiği deneysel çalışmalarda gösterilmiştir. Bu oyun, çocuğun duygusal kelime dağarcığını geliştirirken, sizin de onun iç dünyasını anlamanızı kolaylaştırır.
Ritüeller Oluşturma
Her ziyarette tekrarlanan küçük ritüeller güven inşa eder. Büyükanne Fatma’nın her seferinde torunu Zeynep’le aynı şarkıyı söylemesi, Büyükbaba Hasan’ın torunu Mert’le bahçede aynı oyunu oynaması, çocuğa öngörülebilirlik ve güvenlik hissi verir. Tutarlı rutinler ve öngörülebilir bakımın, çocuklarda güvenlik duygusu ve davranış problemlerinin azalması ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu güvenli ortamda duygularını ifade etmek çocuk için çok daha kolay hale gelir.
Sessiz Anların Değeri
Her an konuşmak zorunda değilsiniz. Bazen torunuzla yan yana sessizce oturmak, birlikte resim yapmak ya da sadece onun oyununu izlemek, sözcüklerden daha güçlü bir bağ kurabilir. Eşlik edici, baskısız varlığın ve ortak dikkat anlarının, bağlanma ilişkisini güçlendirdiği gelişim psikolojisi literatüründe vurgulanmaktadır. Bu sessiz birliktelik, çocuğa “Seninleyken rahatım, olduğun gibi kabul ediliyorsun” mesajını verir.
Ebeveynlerle İşbirliğinin Önemi
Büyükanne-büyükbaba ve ebeveynler arasındaki yaklaşım farklılıkları çatışma yaratabilir. Ancak açık iletişim ve karşılıklı saygı, bu durumu fırsata dönüştürebilir. Ebeveynlere “Torunum ağladığında ne yapmalıyım?” diye sormak, zayıflık değil aksine çocuğun iyiliğini düşündüğünüzün göstergesidir. Bakımverenler arası tutarlılığın, çocukların davranış ve duygu düzenleme becerileri üzerinde koruyucu bir etkiye sahip olduğu belirtilmektedir.
Bazı aileler birlikte ortak bir yaklaşım planı oluşturur: Herkes belirli durumlara benzer şekilde tepki verir, böylece çocuk tutarlılık görür ve güvende hisseder. Yetişkinler arasındaki uyumlu yaklaşımın çocuk sonuçları üzerinde olumlu etkileri olduğu gösterilmiştir. Bu plana büyükanne-büyükbabaların dahil olması, torunla kurulan bağı önemli ölçüde güçlendirebilir.
Kendinize de Şefkat Gösterin
Duygusal bağ kurmakta zorlanıyorsanız, kendinizi suçlamayın. Kendi çocukluğunuzda size böyle davranılmamış olabilir. Bu farkındalık, değişimin ilk adımıdır. Yaşın ilerlemiş olması, öğrenme ve ilişki kurma biçimlerinin değişmesini engellemez; yaşam boyu nöroplastisite artık iyi bilinen bir olgudur. Yetmiş yaşında yeni iletişim becerileri öğrenmek cesaret ister ve bu çabayı göstermeniz, torununuz için yapabileceğiniz en değerli hediyelerden biri olabilir.
Psikolojik danışmanlık alan bazı büyükanne-büyükbabalar, kendi çocukluk yaraları üzerinde çalışırken torunlarıyla da daha sağlıklı ilişkiler kurabildiklerini anlatıyor. Yetişkinlikte alınan psikolojik destek ve terapi süreçlerinin, ebeveynlik ve bakım verme biçimlerinde olumlu değişimlere yol açabildiği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Bu süreç sadece torun için değil, aynı zamanda kişisel iyilik hali açısından da dönüştürücü olabilir.
Unutulmaz Anların Arkasındaki Sır
Yıllar sonra torunlarınızın size dair hatırlayacağı şey, aldığınız oyuncaklar ya da gittiğiniz yerler değil, yanlarında nasıl hissettikleridir. Bağlanma ve anı araştırmaları, çocuklukta kurulan yakın ilişkilerin, yetişkinlikteki duygusal anılarda önemli yer tuttuğunu göstermektedir. “Büyükannem beni her zaman anladı” ya da “Büyükbabamın yanında kendim olabildim” diyen bir yetişkin, çocukluğunda duygusal olarak görülmüş ve kabul edilmiş demektir.
Duygusal bağ kurmak, mükemmel olmayı gerektirmez. Hata yaptığınızda bunu kabul etmek bile çocuğa değerli bir ders verir: “Büyükler de hata yapabilir ve bu normal.” Yetişkinlerin hatalarını kabul edip özür dilemesinin, çocuklarda adalet algısı ve güven duygusunu desteklediği gösterilmiştir. Torununuza “Üzgünüm, seni dinlemedim, şimdi anlatır mısın?” demek, teorik bilgiyle desteklenmeyen soyut nasihatlerden çok daha etkilidir.
Her gün küçük adımlar atın. Bir bakış, bir dokunuş, bir “Seni anlıyorum” cümlesi, zamanla sağlam bir duygusal köprü inşa eder. Süreklilik gösteren küçük, olumlu etkileşimlerin, ebeveyn-çocuk bağı üzerindeki birikimli etkisi, bağlanma ve aile süreçleri araştırmalarında sıklıkla vurgulanmaktadır. Bu köprü sayesinde torununuz, hayatının her döneminde size güvenle gelebileceğini bilecek ve bu, kuşaklar boyu sürecek bir miras olacaktır.
İçerik Listesi
